12 Aralık 2011 Pazartesi

Kolay olacak...

ALINTI

...
Ama hayatımı kazanmak için dışarı çıkmak zorundayım, dedim.
“Zor olur diye düşünürseniz zor olur. Kolay olacağını düşünün. O zaman kolay olacaktır.”
Çok basit görünen bu sözler aldığım hayat derslerinin en büyüklerinden biri oldu.
O zamanlar maaşım Üsküdar'daki HSBC şubesine yatıyordu. Şube kalabalık anayol üzerinde olduğu için hiçbir zaman önünde veya yanında park yeri bulamazdım. Başka arabaların hizasına veya uzaklarda bir yere park etmek zorunda kalırdım. Bu da beni illet ederdi. Yola stres içinde çıkar, sinir içinde geri dönerdim.

Boş bir park yeri
Bu defa “Kolay olacak” diye düşünerek yola çıktım.
Bankanın tam kapısının önünde bir arabalık boş bir park yeri buldum. Ondan sonraki seferlerde hep kolay olacak diyerek yola çıktım ve, ya bankanın önünde ya da yanında boş yerler buldum. Bu dört beş defa devam etti.
Sonra bir gün gene park yeri yoktu. Umursamadım. Bankayı beş on metre geçince bir otopark tabelası gördüm. Köşeyi döndüm. Yirmi metre gittim. Boş otoparka girdim. Otopark işareti hep ordaydı ama ben ters olduğum için aylarca onu görmemiştim.
O gün bu gündür, stresli veya zor durumlarla karşılaşmayı umduğum zamanlarda, havaalanı kuyruklarında, hastanede, köprüde, hep “Kolay olacak” diyorum ve hep kolay oluyor. Kolay olduğu için değil. “Kolay olacak” dedikten sonra, aklımı kolaya hazırladığım için, kolay da olsa zor da olsa bana kolay geldiği için. Gözümüzde büyüttüğümüz şeyleri gözümüzde küçültebiliriz de. Negatif yerine pozitif enerji yaratmak elimizde.
Hayatı “olduğumuz gibi” gibi değil “olduğu gibi” görmek de.

8 Mart 2010 Pazartesi

13 Kasım 2009 Cuma

Havalimanında Otopark


Atatürk Havalimanına aracıyla gidenlere bir tavsiye...

Aracınızı valeye vermekten çekiniyor, kendim parketmeliyim diyorsanız;

4 Gün veya daha uzun süreler için abonmanlık yapılıyor. Otoparka girip giriş kartı aldıktan sonra ödeme noktasından abonmanlık başlatılabilir. Günlük yaklaşık 23TL olan park ücreti abonmanlık ile günlük 16-17TL civarında oluyor.

Eğer iş bankası kredi kartı kullanıyorsanız günlük 23TL olan ücrete %50 indirim yapılıyor. Ancak bu indirim aboneliklerde geçerli değil. %50 indirimle 4 günlük abonelikten daha ucuza park edilebiliyor.

24 Ekim 2009 Cumartesi

Alıntı - Hayat Bir Yoldur

...Bir gün kendisine, hayatın bir yol olduğunu ve bu yolda yüzlerce köy, kasaba şehir olduğunu vurguladım. Her yeni mezun, hedefine hemen ulaştıracak kestirme yol arar. Eğer amacımız istanbuldan, Didim'e gitmek ise; öncelikle ya Çanakkale'ye uğrayıp, köprüyü geçip, bir sürü köyü görmemiz ya da Bursa üzerinden, Balıkesir'e gelip oradan İzmir yoluna ve sonrasında da Aydın güzergahı ile Didim'e ulaşmak mümkün olur. Hayat bizi öyle savurur ki, biz farkında olmadan, önce Van'a yola çıkıp, sonra oranın doğru güzergah olmadığını anlayınca Sinop'a gelip ardından Maraş'a uğrayıp da Didim'e ulaşabiliriz.

Bütün öğrencilerime derslerde verdiğim mesajları ona da aktardım. Eğer Didim'e gideceksen, oraya daha önceden ulaşmış en az 3 kişi bulacaksın ve yol haritalarını çizdireceksin. Herkes çok farklı yol haritaları çizecektir. Sen sana en hoş gelen ve severek gideceğin yolu seçeceksin. Biri ormanlık ve muhteşem manzaralarla dolu, ama çok virajlı 300 km yol olabilir. Diğeri, otoban ve 500 km'lik bir yol olabilir. Önemli olan en büyük keyifle yol almaktır. "Hayallerinin peşinde koş. Gerisi gelir" dedim. "Hayat kaostur. Bir arabanın tekerleğinden fırlayan bir küçük taş hayatının bütün akışını değiştirebilir, artık birçok şeyi biraz da oluruna bırak" dedim...

Yaşar Erdinç, http://www.bilgeyatirimci.com/yasar_erdinc/view/9422/alp_n

1 Ekim 2009 Perşembe

Ehliyet Bulundurmamak

Sürücü belgeniz var ama trafikte araç kullanırken yanınızda değil ise ödenmesi muhtemel ceza aşağıdaki gibiymiş.

Madde: 44/1-b
Araç kullanırken sürücü belgelerini yanlarında bulundurmamak ve yetkililerin her isteyişinde göstermemek
Miktar: 128,00 TL
Puan: 5

http://www.trafik.gov.tr/mevzuat/2009_yili_para_cezalari.zip

29 Eylül 2009 Salı

Konfüçyüs dedi ki...

  • Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.
  • Derin olan kuyu değil,kısa olan iptir.
  • Aradığını bilmeyen bulduğunda anlayamaz.
  • Kendine yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma.
  • Dal rüzgarı affetmiştir ama, kırılmıştır bir kere.
  • İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser.
  • Konuşmaya layık olanlarla konuşmazsanız, insan kaybedersiniz. Konuşmaya layık olmayanlarla konuşursanız, söz kaybedersiniz. Bilge olan kişi, insan kaybetmez, söz de kaybetmez.
  • Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız.
  • Karanlığa söveceğine, kalk bir mum yak
  • Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır.
  • Üstün insan konuşmadan önce eyleme geçer ve sonra eylemine göre konuşur.
  • Bilgi özgüveni, özgüven ise gücü yaratır.
  • Çizik bir elmas, çizik olmayan bir çakıl taşından daha iyidir
  • Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.
  • Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir.
  • Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.
  • Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmaz ise; insan da acı çekmeden olgunlaşmaz.
  • Faydalı insan odur ki boş durmayı sevmez, kişiliğini faydalı işlerle geliştirir.
  • Güçlü olan sayıca kalabalık kitleler değil, eğitimli kitlelerdir.
  • İyi insanlar olduğu gibi görünür, göründüğü gibi olur.
  • Fedakarlıklar senden başkası bilmiyorsa değer taşır.
  • Kitleler cezalarla düzene sokulursa dejenere olur, karizma ve nezaketle yönetilirse bilinçli ve dürüst olur.
  • Bir şeyi bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış. Bir şeyi bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et. İşte bu bilgidir.
  • Eğitimli insanın hedefi daima yüksek olur. Küçük işlerle küçük insanlar uğraşır.
  • Kendisini eleştirebilen insanlar doğruyu ve güzeli bulma konusunda daha şanslıdırlar.
  • İrade öyle değerli bir özelliktir ki bir ordu komutansız kalsa da kişi iradesinden yoksun kalamaz. İradeli insan davranışları tutarlı insandır.
  • İyi yönetici olmanın sırrı dört yanlıştan kaçınmak, beş doğruyu uygulamaktan geçer. Dört yanlış şunlardır: nasihat etmeden infaz etmek (gaddarlık); öğretmeden başarıyı ölçmek (kabalık), yönetimde gevşek olup sınırlar koymak (art niyet), özlük haklarının dağıtımında cimri davranmak (bürokrat olmak). Beş doğru ise şunlardır: müsrif olmadan eliaçık olmak; gocunmadan çalışmak; haris olmadan istek duymak; mağrur olmadan rahat davranmak; ürkütücü olmadan saygın olmak.
  • 13 Nisan 2009 Pazartesi

    İçimizdeki Kavga

    Kabilenin yaşlısı torunlarını eğitiyordu.

    Onlara dedi ki;

    "İçimde bir kavga var. Korkunç bir kavga... İki kurt arasında... 

    Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, açgözlülüğü, kibiri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.

    Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçak gönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. 

    Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde de..."

    Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına; "Hangi kurt kazanacak?" diye sordu.

    Yaşlı adam kısaca cevapladı; "Beslediğin..."

    6 Nisan 2009 Pazartesi

    Misafirimiz var

    Evimize misafir geleceğinde ortalığı derler toplar, etrafe çeki düzen veririz. Pek tabii ki şehrimize misafir geleceğinde de aynı şeyleri şehrimize yaparız. 

    ABD başkanı Obama dün gece Türkiye'ye geldi. Ankara'daki programı sona erdikten sonra sanıyorum bu akşamüstü İstanbul'a geçecek. Şehirlerimizi temizledik, süpürdük, yanmayan sokak lambalarımızı kendimiz için değil, Obama için yaktık. Yol çizgilerimizi başkan düzgün hatırlarsın diye düzellttik. Amma velakin bu ziyaretin hem Ankaralılara hem de İstanbullulara büyük bir eziyet çektireceğini de garanti ettik. 

    Obama için havalimanı, otel yolu, alternatif yolu, gezi yolu vs derken onlarca yol kapatıldı. Cep telefonları çekmesin diye kesici cihazlar yerleştirildi. Her yana arama ile girilebilir yapıldı. Kısacası şehirde habersiz kuş uçmaması sağlandı ya da sağlanmaya çalışıldı.

    Daha geçtiğimiz haftasonu dünya liderleri G20 toplantısı için Londra'da toplanmıştı. Dünyanın en gelişmiş 20 devlet temsilcisi aynı şehirdeydi. Düşünüyorum da bizde sadece Obama için bu kadar önlem alındığına göre Londra'da kim bilir neler yapılmıştır. 

    G20 toplantısını Londra'da değil Ankara'da yapıyor olsaydık biz de sokağa çıkma yasağı ilan edilirdi. Kimse evinden çıkmasın, konuşmasın ki başkanlar "güvenli" bir biçimde şehrin tadını çıkarsın.

    Obama için kapanan yolların, çekmeyen telefonların, kaybolan işgücünün de bir maliyeti var elbet. Dün akşam televizyonda havalimanına giriş çıkışlarda arama yapıldığını gösteriyorlardı. Yavaş yapılan aramalardan dolayı uçağı kaçıranlar mı dersin, işine geç kalanlar mı, ne ararsan vardır. Tabii bir de o kadar polis, araç, gereç maliyetini ayrıca hesaba eklemek gerekiyor.

    Bizim devlet başkanımız, başbakanımız ya da bakanlarımız da diğer ülke şehirlerine ziyarete gittiğinde oralarda da halkın yolu kapatılıyor, cep telefonları susturuluyor mudur diye bir soru takılıyor aklıma. 1 hafta öncesinden Adana Şalgam Suyu, Akçaabat köftesi, Çengelköy hıyarını gönderiyor muyuz?

    Bütün bu alınan önlemleri acaba bizim yetkililerimiz mi düşünmüştür yoksa amerikalılar mı talep etmiştir? Biz bu kadar güvenlik önlemini aldığımızda "Bakın bizim ülkemiz ne kadar güvenli, korkmadan gelebilirsiniz" mi demiş oluyoruz, "Bizim buralar çok sakat, bu önlemlere rağmen güvenliğinizi sağlayabildiğimizi düşünemiyoruz,  bir daha gelmek istediğinizde şehri boşaltıp daha güvenli bir ortam yaratırız, ama siz en iyisi hiç gelmeyin" mi diyoruz.

    Sonuçta yine bir misafir yine bir işkence... "Böyle geleceğine hiç gelmesin" demeye adım adım yaklaşıyoruz...


    23 Mart 2009 Pazartesi

    Muhtar Seçimi


    Önümüzdeki hafta yerel seçimler var. Her yanda bir telaş, oy kapma yarışı söz konusu... Siyasi partilerden geri kalmayan sürüsüyle muhtar adayımız var...

    Her biri kendisine pankart astırmış. Kimisi "ortak yönetimden", kimisi "paylaşımcı idareden", kimisi "halkın gücünden" vs. dem vurmuş... İyi de kardeşim senin aday olduğun makam muhtarlık... Neyi yönetiyorsun, neyi paylaşacaksın ki...

    Muhtarın benim bildiğim 3 görevi var.
    1) İkametgah verilir.
    2) Adresine ulaşmayan postalar için adres kontrol edilir.
    3)  Askerlik kağıtları gönderilir.

    Kanun maddesine de baksak 3-5 madde daha gelir, üzerine yönetimle ilgili madde gelmez...

    Peki bu kadar adamın faydası nedir de muhtar olmak için bu kadar vakit ve para harcayabiliyorlar?

    29 Ocak 2009 Perşembe

    Haftanın Gündemi

    Çok hızlı değişen gündemi ne kadar takip edebildiğinizi ölçen bir test. Ne yazık ki bu haftaki sorulardan 10'una doğru yanıt verebildim. Sonuca göre Türkiye gündemini yakalamış olmama rağmen Dünya neler yapmış bihaberim... :)




    31 Aralık 2008 Çarşamba

    2008 biterken...

    2009'da sayfama daha fazla yazı yazacağıma dair kendime söz veriyorum... :)

    27 Ekim 2008 Pazartesi

    Ölümcül Hastalık

    Doğan Cüceloğlu'nun eğitimindeki katılımcılarla bir konuşmasından...
    Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?
    Bir katılımcı: Allah'a şükür, hocam, bildiğimiz kadarıyla yok.
    Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?
    Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar: Ölüm.
    Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir, ama bundan sonra başa gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Başka hiçbir şey insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?
    Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar. Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır...
    Cüceloğlu: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
    Katılımcılar: Hayır
    Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı?
    Bir katılımcı: Var.
    Cüceloğlu: Yarın?
    Bir katılımcı: Evet.
    Cüceloğlu: 30 yıl sonra?
    Bir katılımcı: Olabilir.
    Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?
    Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle bakmamışlardır.
    Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?
    Bir katılımcı: Yoktur Hocam.
    Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini?
    Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlar.
    Bir katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek?
    Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?
    Bir katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.
    Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma ya da gerginlik yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona, yüreğinizin derininden gelen bir "Seni gerçekten çok seviyorum" demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?
    Burada bazı katılımcılar ağlıyordur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir.
    Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde "Şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim" diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?

    3 Eylül 2008 Çarşamba

    Püf Noktaları

    Aşağıdakiler belki bir gün birilerinin işine yarar. Benzerleri her gün posta kutusuna gelip duruyor. Bu son gelen diğerlerini de toparlayan daha geniş bir liste olmuş.

    1) Gözlüğünüzün vidası çok çabuk çıkıyorsa vidayı takmadan önce,vidanın gireceği deliğe renksiz oje damlatın. Vidayı öyle takın.
    2) Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise onları bir kaç dakika buhara tutun.
    3) Makasınızı bilemek istiyorsanız, zımpara kağıdı kesin.
    4) Halıdaki sigara yanıklarından, yanık yerler üzerinde zımpara kağıdıile dairesel hareketler yaparak kurtulabilirsiniz.
    5) Mobilyaların yerlerini değiştirdiğinizde halıların üzerinde iz bırakır. Bu izleri yok etmek için izlerin üzerine bir parça buz koyun ve erimesini bekleyin. Daha sonra üzerinde elektrik süpürgesini gezdirin. İzden eser kalmadığını göreceksiniz.
    6) Fermuarlı giyeceklerinizi çamaşır makinesine koymadan önce kapalı olup olmadığını kontrol edin. Açıksa zedelenebilirler.
    7) Üst üste koyduğunuz bardaklar yapışıp çıkmıyorsa bir leğenin içerisine koyun. Üstteki bardağın içerisine buz bırakıp leğenin içerisine yavaş yavaş sıcak su ekleyin. Bardakların kolayca çıktığını göreceksiniz.
    8) Satın aldığınız plastik ve cam eşyaların üzerine yapıştırılan etiketlerden kurtulmak için etiketin üzerine yemeklik margarin sürün ve 15 dakika bekletin. Bir bez ile ovalayıp yıkayın. Üzerinde hiç bir leke ve çizilme oluşmayacaktır.
    9) Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve süreyi azaltmak için ütü masasının kılıfının altına alüminyum folyo koyun. Sıcağı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır.
    10) Bez pabuçların temizlenmesi sorun oluyor ise pabuçları bir yastık kılıfının içerisine koyun. Kılıfın ağzını kapatın ve çamaşır makinasından yıkayın. Yeni gibi olacaklardır.
    11) Buz kalıplarınızı su ile doldurmadan önce bölmelere portakal, limon ve dilediğiniz meyve parçacıkları yerleştirirseniz dekoratif buzlar elde etmiş olursunuz.
    12) Eğer ayaklarınız çok ısınıp şişiyorlarsa onları saatlerce sıcak suda bekletmek yerine kolonya ile ovalayın. Bilekleriniz ve ayaklariniz sişmeyecektir.
    13) Eğer ayaklarınız çok hassas ve sıcak havalarda şikayetleriniz artıyorsa, her sabah bir kaç damla zeytinyagi ile ovalayın.
    14) Pamuklu giysilerinizin çekmemesi için ilk yıkamada bir gece soğuk suyun içerisinde bekletin, sonra yıkayın. Çekmeyeceklerdir.
    15) Dirsek ve topuklarınızın sertleşmesini istemiyorsaniz, bir dilim limon ile ovun. Böylece yumuşacık olacaklardır.
    16) Yeni bir tava satın aldığınızda ilk önce içinde bir miktar sirke kaynatın. Bu işlem ileride kızartmalarınızın tavaya yapışmasını önleyecektir.
    17) Cevizin içindeki yağ beyin hücreleri için çok yararlıdır. Kan şekerini düşürdüğü için şeker hastalarına da uzmanlar tarafindan tavsiye edilir.
    18) Duvarınıza çivi çakacağınız zaman işaretlediğiniz yerin üzerine çapraz bant yapıştırın. Çiviyi öyle çakın. Böylece duvarın alçısını çatlatmamış olacaksınız.
    19) Kızartma yağını bir kaç kez kullanabilirsiniz. Kullanılır durumda olup olmadığını anlamak için kızgın yağın içerisine bir dilim ekmek atın. Ekmekte kara lekeler oluşmuyorsa kullanabilirsiniz.
    20) Cevizlerin kabuklarını kolayca açabilmek için onları bir gece tuzlu suyun içerisinde bekletin. Böylece içleri de dağılmayacaktır.
    21) Unlarınızın böceklenmemesi için, un kavanozunun içerisine bir adet defne yaprağı koyun.
    22) Fırında patates yapmadan önce , 10-15 dakika haşlayın ve çatal ile delin. Daha kolay pişecektir.
    23) Büyük miktarda patatesiniz var ise torbanın içerisine bir adet elma koyun. 8 hafta boyunca filizlenmesini ve büzüşmesini önler.
    24) Kullanılmış limon kabuklarını rendeleyip şeker ile karıştırın. Kavanozun içerisinde buzdolabında uzun bir süre saklayabilirsiniz. Böylece pasta yaparken elinizin altında hazır bulunur.
    25) Kabarık bir omlet yapmak istiyorsanız, bir çorba kaşığı suyun içerisine bir çay kaşığı mısır unu karıştırın. Hazırladığınız karışıma yumurtaya ilave edin. Böylece kabarık bir omlet yapmış olacaksınız.
    26) Sarımsaklarınızı her zaman elinizin altında hazır bulundurmak istiyorsanız kabuklarını soyduktan sonra bir kavanoza doldurup üzerine zeytinyağı koyarak muhafaza edebilirsiniz. Ayrıca bu yağ. yemeklerinize, salatalarınıza ayrı bir lezzet katacaktır.
    27) Peyniri kolay rendelemek için, 15 dakika buzlukta bekletin.
    28) Bisküvileriniz yumuşamışsa onları birkaç dakika fırınlayın.
    29) Çekmeceleri içini boşaltmadan temizlemek istiyorsanız, elektrik süpürgesinin ucuna ince bir çorap geçirin.
    30) Fırında tavuk kızartacağınız zaman üzerine koyduğunuz baharatlardan içine de koyun. Böylece daha lezzetli olur.
    31) Domates salçanız çok ekşi ise içerisine bir havuç rendeleyin. Havuç, salçanızı (sosunuzu) tatlandıracaktır.
    32) Mantarların daha lezzetli olması için pişirmeden önce üzerlerine biraz tuz ve limon suyu koyun, 5 dakika bekletin. Daha sonra pişirin.
    33) Fırında tavuk kızartacağınız zaman bir limonu ikiye bölün, yarısını tavuğun üzerine bastırarak iyice sürün. Diğer yarısını ise tavuğun içerisine yerleştirin. Tavuğunuz nar gibi kızaracaktır.
    34) 2 Çorba kaşığı yoğurdu, sulandırılmış 1 çorba kaşığı salçayı ve biraz da zeytinyağını derin bir kabin içerisinde karıştırın. Fırına koymadan önce tavuğun her tarafına sürün. Çok daha lezzetli olacaktır.
    35) Hazırladığınız kekin ortasına malzeme koyacağınız zaman bıçak ile kesmenize gerek yok. Dikiş ipliğini kekin etrafına gerip dikkatlice çektiğiniz zaman düzgün bir şekilde kesildiğini göreceksiniz.
    36) Hazırladığınız kekin, fırında pişirirken çökmemesi için hamuru kalıbı ile birlikte fırına koymadan önce 20 dakika kadar dinlendirin.
    37) Pişirdiğiniz sebzelerin renklerini kaybetmemesi için bir kesmeşeker ya da limon suyu koyun.
    38) Hazırladığınız omletin tavaya yapışmaması için, önce tavayı ocağa koyup iyice ısıtın sonra yağı döküp kızdırın. Daha sonra karışımı tavaya alın ve ocağın altını kısın.
    39) Keşilmis ve açık havada kalmış soğan zararlıdır. Kullanmadığınız soğan parçalarını saklamayın.
    40) Çok miktarda alkollü ve alkolsüz kokteyller hazırladığınızda onlardan bir miktarını buz kaplarına yerleştirin. Kokteyllerinizin içerisinde bunlardan kullanın. Böylece sulanıp tatlarını kaybetmeyeceklerdir.
    41) Kuru soğanları kese kağıdına sardıktan sonra buzdolabının sebze bölümünde muhafaza ederseniz çürüyüp bozulmasını önlemiş olursunuz.
    42) Kızarttığınız tavuğun tekrar ısıttığınızda lezzetini kaybetmesini istemiyorsanız tavuk parçalarını bir süzgece koyun. Tencerenin içerisinde su kaynatın ve süzgeci üzerine oturtun. Buharda ısıtılan tavuk lezzetinden hiç bir şey kaybetmeyecektir.
    43) Satın aldığınız kiviler çok sert ve ham ise yumuşamaları için bir gece boyunca plastik bir torba içerisinde elma ve armut ile saklayın.
    44) Evde pasta yaparken kullandığınız meyve şekerlemelerinin dibe çökmesini istemiyorsanız hazırladığınız hamura bir miktar mısır unu ilave edin. Meyveler pişerken suları yoğunlaşır ve dibe çökmezler.
    45) Kek kalıbınızın içine hamurunuzu dökmeden önce ortasına bir şerit alüminyum folyo koyun. Böylece kekinizi pişirdikten sonra kolayca çıkartabilirsiniz.
    46) Soğan, sarımsak kesmeden önce parmaklarınıza limon suyu sürerseniz, istemediğiniz kokulardan kurtulmuş olursunuz.
    47) Kızartma kokularının bütün eve yayılmaması için yağın içerisine bir-iki dal maydanoz atın.
    48) Lambalarınızın üzerine kullanmadığınız kokularınızdan veya biraz vanilya sürerseniz lambalarınızı yaktığınızda mis gibi koku yayılacaktır.

    1 Eylül 2008 Pazartesi

    Türk Cehennemi

    Dört samimi arkadas ayni arabada yolculuk ederken trafik kazasında ölürler. Azrail:

    - 'Türk cehennemine mi Avrupa cehennemine mi gitmek istersiniz?' diye sorar. 'Fark nedir?' diye sorarlar. Azrail:

    - 'Avrupa cehenneminde her gün bir kepçe, Türk cehenneminde her gün bir kova bok yersiniz' der. Üç tanesi 'Biz Türk dogduk, Türk ölürüz!!...' der. Bir tanesi ise uyaniktir, Avrupa cehennemini seçer...

    Aradan epey zaman geçer. Avrupa cehennemindeki adam artik kepçe kepçe bok yemekten bikmistir, arkadaslarinin durumunu merak eder, hallerini görmek için ziyarete gider...

    Oysa onlar neşeli, halay çekerek, şen şakrak gülerek karşılarlar onu... Dayanamaz sorar:

    -'Ben bir kepçesini hazmedemezken siz her gün bir kova bok yiyip nasil bu kadar neseli olursunuz?'

    -'Oğlum, oğlum!!..' derler, 'Burasi Türk cehennemi, bir gün bok olur kova olmaz, bir gün kova olur bok olmaz, bir gün görevli işe gelmez, anlayacağın,3 aydır bir bok yediğimiz yok ?!...'

    26 Ağustos 2008 Salı

    Hardal Hikayesi

    Öğrenme psikolojisinde, en akıllı yol, söylenilmek istenileni, gene, öğrenmesi gereken kişiye söyletebilmektir. .. Bunu yaparken de amaçlanan görüşü, öğrencinin kendi görüşü haline getirmek hünerini gösterebilmektir. .. Kısaca sonuca ulaşıldığında, öğrenci, neyi yediğinin farkına bile varmamalıdır.. .

    Hikâyeye göre, bir Alman, bir İtalyan, bir Fransız ve bir İngiliz aralarında köpeğe hardal yedirmek konusunda iddiaya tutuşurlar.

    Alman ilk sırayı alır, hardalı topak yapar ve köpeğin ensesinden tutarak zorla ağzına tıkar... Hayvanın ağzı yandığı için hardalı yemez ve çıkarır...

    İtalyan hemen atılır, öyle olmaz der ve hardalı makarna şeklinde ufak parçalar halinde bölerek, köpeğe yedirmeğe çalışırsa da, hayvanın ağzı gene yandığından o da başaramaz...

    Fransız da, konuya kendi açısından yaklaşarak, hardalı önce sulandırıp, sos olarak köpeğe yedirmek için uğraşırsa da, bu uygulama ile de bir sonuç alamaz...

    Sıra İngiliz’e geldiğinde, İngiliz, önce köpeği okşayarak yanına çeker, sırtını sıvazlar, sonra, hardalı topak yaparak hayvanın poposuna yapıştırır. Köpek ardı yandıkça başlar hardalı yalamaya, kısaca, canı yandıkça yalar, yandıkça yalar ve sonuçta yalaya yalaya hardalı bitirir...

    29 Temmuz 2008 Salı

    Oyun

    1. 'start' a bas.

    2. 3, 2, 1 i bekle.

    3. ekranda rakamların yerlerini ezberle, en küçükten başlayarak en büyüğe doğru yuvarlakları tıkla.

    4. oyunun sonunda, beyninin kaç yaşında olduğunu bilgisayar sana söyleyecek.

    http://flashfabrica.com/f_learning/brain/brain.html

    1 Temmuz 2008 Salı

    2 Şey...

    2 Şey kalitesiz insanın özelliğidir:
    1-Şikayet
    2-Dedikodu

    2 Şey çözümsüz problemleri bile çözer:
    1-Bakış açısını değiştirmek
    2-Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

    2 Şey yanlış yapmayı engeller:
    1-Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
    2-Hak yememek

    2 Şey gözden düşürür:
    1-Demogoloji(Laf Kalabalığı)
    2-Kendini ağıra satmak(övmek,vazgeçilmez göstermek)

    2 Şey nitelikli insan yapar:
    1-İradeye hakim olmak
    2-Uyumlu olmak

    2 Şey insana ekstra değer katar:
    1-Hitabet ve Diksiyon eğitimi almak
    2-Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

    2 Şey insanı geri bırakır:
    1-Kararsızlık
    2-Cesaretsizlik

    2 Şey insanı kâşif yapar:
    1-Nitelikli çevre
    2-Biraz delilik

    2 Şey ömür boyu boşa kürek çekmemeyi sağlar:
    1-Baskın yeteneği bulmak
    2-Sevdiğin işi yapmak

    2 Şey başarının sırrıdır:
    1-Ustalardan ustalığı öğrenmek
    2-Kendini güncellemek

    2 Şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
    1-Niyetin saf olması
    2-Ruhsal farkındalık

    2 Şey milyonlarca insandan ayırır:
    1-Sorunun değil,çözümün parçası olmak
    2-Hayata ve her şeye yeni(özgün,orjinal,farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek

    2 Şey gelişmeyi engeller:
    1-Aşırılık
    2-Felakete odaklanmış olmak

    2 Şey çözüm getirir:
    1-Tebessüm
    2-Sükût

    2 Şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
    1-ANNE
    2-BABA

    2 Şey geri alınmaz:
    1-Geçen zaman
    2-Söylenen söz

    2 Şey ulaşmaya değer
    1-Sevgi
    2-Bilgi

    2 Şey hayatta önemli olan her şey için
    1-Nefes almak
    2-Nefes vermek

    21 Nisan 2008 Pazartesi

    Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu

    Yarım yamalak yapacağımıza acaba hiç yapmasak mı...

    İyi veya kötü bir şekilde organize edilmiş. Televizyon yayınında ellerinden geldiğince bisiklet turu gösterilmiş (Yarışın sonu yaklaşırken yayının kesilip İstanbul'da AKP genel başkanının partisinin gençlik kongresinde konuşması verilmesi gayet doğal, ne olsaydı yani, banttan mı verselerdi?), turun geçtiği yörelerdeki insanlar yollara çıkarılmış bisikletçiler alkışlatılmış, bir yarışı kazasıyla belasıyla bitirmişiz.
    Ülke tanıtımı için sürekli televizyon yayınında oteller, kırlar, plajlar gösterilip reklamları yapılmış, muhtemelen başka bir ülkede yayınlandı ise alt yazı olarak otel fiyatları ve rezervasyon numaraları verilmiş, turu turizm için bir reklam aracı olarak kullanmışız.
    Ülkemiz, dışarıda bu kadar tanınsın diye uğraşıp duruyoruz, fakat bunu bir avuç insan destekleyince sanki olmuyor. Dün tur sona erdi. Bugün gazetelere baksak, bırakın ilk sayfayı, spor sayfasının arka bölümlerinde bile göremeyeceğimize eminim.
    Hani diyorum bize olurda bir şekilde olimpiyat düzenleme hakkı verseler ülkemizde kaç kişi ilgilenecek...

    17 Nisan 2008 Perşembe

    Duyabilmek

    Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığını ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Bu durumu konuşmak için aile doktoruna danışmış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş.
    'Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla'
    O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş;
    'Hayatım bu akşam yemekte ne var?' Cevap yok. Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış 'Hayatım bu akşam yemekte ne var?' Gene cevap yok. Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş. 'Hayatım bu akşam yemekte ne var?' Hala cevap yok.
    Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış 'Hayatım bu akşam yemekte ne var?' Gene cevap alamamış.Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş.
    'Hayatım bu akşam yemekte ne var?'
    'Hayatım beşinci kez söylüyorum, Tavuk'

    20 Mart 2008 Perşembe

    Ağanın Eli Tutulmaz

    Mail zincirleri vasıtasıyla ulaştırılan bir fıkra...

    Doğu illerindeki bir ağanın en büyük zevki, kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış. Bu nedenle kar yağmaya başladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış. Kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına kürkünü giyer ve köy meydanına gelirmiş.Yanında da en yakın yardımcısı Haso.

    Ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış:
    -"Ula Hasso, ahali bakiy mi?"

    Hasso cevap verirmiş:
    -"Evet ağam, hepisi de bir olmuş, pencerelerden bakir."

    Ağa çisiyle karın üzerine imzasını atarmış " Abdullah CİZRELİOĞLU ". Sonrada bir nokta koyarmış ve sorarmış:
    -"Hala bakirler mi?"
    -"He ağam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkışlirler."

    Her sene ayni tören sürermiş.

    Aradan 7 yıl geçmiş.

    Ağa yine, kar tuttuktan sonra, çıkmış köy meydanına. Sormuş Hasso'ya:

    -"Ahali bakir mi?"
    -"He ağam, bakirler, köpekler, kediler bile camdadır."

    Ağa "Abdullah" diye adını, arkasından " CİZRELİOĞLU " diye soyadını yazmaya başlamış ki; Kala kalmış, çünkü yaş gereği prostat. Halka rezil olmak var. Alçak sesle Hasso'ya sormuş:
    -"Bakirler mi?"
    -"He ağam, bakirler de, sen ne diye durdin öyle?"

    Ağa çaresiz:
    -"Ula gel yanıma, arkanı dön ahaliye, tamamla şunu." diye emretmis. Hasso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanın kulağına eğilip :

    -"Ağam" demiş, "Kırk yıldır kafama vurdin, salak dedin, sırtıma vurdin aptal dedin. Ha bu kulun okumayi yazmayi sökemedi ki, ucuni tut da yazının devamını sen yaz."

    BİRLİKTE ÇALIŞTIKLARINIZI EĞİTMEZSENİZ TUTACAĞINIZ GÜN YAKINDIR

    17 Mart 2008 Pazartesi

    Kapatılma Davası

    Haftanın gündem konusu hiç şüphesiz ki AKP'ye kapatılma davası açılması olacak. Henüz ne iddianame tam olarak okunabilmiş, ne de AKP'den resmi bir savunma alınmış değil, ancak ilk izlenimler fikir verebilecek düzeyde.

    Partiye kapatılma davasının açılma nedeni olarak AKP'nin "Laiklik Karşıtı Söylemlerin Odağı" olması yazıldı. Söylendiğine göre de iddianamede bununla ilgili Tayyip Erdoğan'ın ve çeşitli parti kurucularının zamanında söyledikleri, yazdıkları fikirler, demeçleri kanıt olarak sunuluyormuş. Devletin şu andaki 1 numaralı ismi de dahil olmak üzere, AKP'nin önemli kurmayları da siyasi yasaklı olabilme ile karşı karşıyaymış.

    Öte yandan kapatma davasının açıldığı Cuma günü akşam saatlerinde açıklandıktan sonra ise partinin kurmaylarının ve destekçileri basın-yayın organlarının yaptığı çeşitli açıklamalar oldu. Bu açıklamalarda dikkatimi çeken "AKP Laiklik karşıtı bir harekette bulunmuyor" tezi değil de "%47 oy almış bir partiye nasıl olur da kapatma davası açılabilir" şeklinde savunma yapılması oldu. Koskoca 2 gün geçmesine rağmen henüz "AKP'nin laiklik karşıtı olduğuna dair birşey gösterilemez, şunlar-bunlar laikliği desteklediğimizi gösterir" gibi herhangi bir örnek gösterilmedi, varsa yoksa son seçimlerde alınan oy oranı, halkın büyük bir kısmının bu partiye "inanarak" oy verdiğinin tekrar edilmesi üzerine oynandı.


    AKP gerçekten "Laiklik karşıtı" da olabilir "Laiklik destekçisi" de. Önemli olan bunu nasıl açıklayabildikleri noktası. Bakalım iddianame daha da netleştikçe, AKP nasıl bir savunmada olacak...

    13 Mart 2008 Perşembe

    Kamera Şakaları

    Televizyondaki kamera şaka programları bir aralar oldukça popülerdi. Örneğin Yavuz Seçkin'in sunduğu Joker, kalabalık bir ekip kurnazca şakalarından oluşuyordu. Bir de adını hatırlamadığım bir adam vardı, galiba Star'daydı. Her iki programda zamanında iyi şakalar buluyorlardı.

    Bu görüntüdeki de Almanya'da yayınlanan bir programmış. Tuvaletteki aynayı söküp yerine cam koymuşlar, her 2 tarafta da ikiz oyuncular bulunuyor. Şaka mağduru kendisini aynada göremeyince şok oluyor tabii ki... :))

    5 Şubat 2008 Salı

    Pasaport İşlemleri


    Pasaportumun süresi dolduğu için süre uzatmak için emniyet müdürlüğüne gitmem gerekti. Daha önce bu işi yaptırmamış olanlar varsa ne yapılır, nereden başlanır anlatmak isterim. Son 2 seferde uzatma işlemlerini yaptırdığım emniyet müdürlükleri Beşiktaş ve Kadıköy olduğu için yazacaklarımda referans aldığım yerler buralardır.

    Öncelikle google’da “İstanbul pasaport süre uzatımı” gibi bir arama yaptığınızda karşınıza İstanbul emniyet müdürlüğünün sayfası çıkacaktır. (http://www.iem.gov.tr/iem/index.php?menu_id=116) Bu sayfada hem yeni pasaport hem de var olan pasaportun süre uzatımı gibi konularda gerekli ve yeterli bilgi bulunuyor. Ama bence bu sayfalarda sizin işinize yarayacak en önemli bilgi en yakın pasaport işleri emniyet biriminin adresi ve telefon numarasıdır.

    Farz ediyorum ki emniyet biriminin yerini buldunuz ve kolayca ulaşabileceksiniz. Eğer yeni pasaport alacaksanız yanınızda olması gereken belgeler web sitesinde yazdığı gibi 4 fotoğraf ve nüfus cüzdanından ibaret. Fotoğraflarınızın kılık kıyafet yönetmeliklerine uygun olması gerekli, erkekler için ceket ve kravat ile çekilmiş olması gibi. Bu şekilde çekilmemiş bile olsa başvurunuzu kabul eden memur alabilir ama gene de işinizi şansa bırakmamak için tavsiyem resminizin ceketli ve kravatlı çekilmiş olmasıdır. Fotokopi ve harç parası gibi işlemlerinizi emniyet müdürlüğünde yaptırabiliyorsunuz. Ancak harç ödemeleri için defterdarlık veznesi öğleden sonra belli bir saate kadar açık oluyor, kontrol etmekte fayda var.

    Emniyet müdürlüğüne girmeden önce Türkiye’de devlet dairesinde iş yaptırmak için gerekli maddeleri yerine getirdiğinizi kontrol ettirmelisiniz.

    Madde 1: Sadece bir şey sorup çıkacak bile olsan yanında kalemin olsun.

    Madde 2: Eğer para yatırman gereken bir işlem varsa yanında mutlaka ve mutlaka bozuk para getir.

    Eğer bu 2 madde ile ilgili bir sorununuz yoksa müdürlüğe gidip işlemlerinize başlayabilirsiniz. Devlet dairesine girdikten sonra yapılması gereken önemli bir madde var.

    Madde 1: Neresi olursa olsun eğer bir işlem için sıra alınması gerekiyorsa vakit kaybetmeden hemen bir sıra al.

    İçeriği girdiğinizde öncelikle pasaport almak veya süre uzatmak için hemen bir form edinmelisiniz. Form 15Ykr’dan satılıyor. Almak için yanınızda getirdiğiniz bozuk paraları kullanabilirsiniz. Bu formun gerekli yerlerini de yanınızda getirdiğiniz kalemle doldurduktan sonra harç ödemesi için kuyruğa gireceksiniz. Harç olarak örneğin 5 yıllık bir süre için 500,30YTL gibi bir meblağının ödenmesi gerekiyor. Web sitesinde güncel miktarlar yazmakta. Yanınızdaki bozuk para ile de harcın küsuratını ödeyebilirsiniz. Eğer bozuk para vermezseniz para üstünün veznede kalmasına razı olmaktan başka çareniz dışarı çıkıp paranızı bozdurup geri sıraya girerek ödeme yapmanızdır.

    Harcınızı da ödemeyi tamamladıktan sonra daha önceden aldığınız sıranız gelmesi ile birlikte formunuzu, pasaportunuzu, resimlerinizi ve harç dekontunuzu teslim edeceksiniz. Formunuzu sabah erken saatte verebilirseniz pasaportunuzu ertesi gün sabah almanız mümkün olabiliyor. Öğleden sonraya kalan işlemler ertesi gün öğleden sonra ya da bir sonraki güne teslim ediliyor.

    Ne kadar erken gidebilirseniz o kadar hızlı olacağınızı belirterek formu teslim etmek için emniyet müdürlüğünde yaklaşık 45dk gibi bir süre, teslim almak için de 20dk bir süre ayırmanız yeterli olmaktadır.

    6 Ocak 2008 Pazar

    Dünyanın En Yaşlı Göçmeni

    Geçtiğimiz haftaiçi haberlere çıkan 102 yaşındaki İngiliz emekli diş hekimi Eric King-Turner başlıktaki ünvanı alan kişi olmuş.

    12 yıllık eşi kendi ülkesi olan Yeni Zelanda'ya dönmek istediğinde sanırım eşini yalnız bırakmamak için bu tercihte bulunmuş.


    "105 yaşıma geldiğimde keşke 102 yaşındayken dünyanın öbür tarafına taşınsaydım dememek için" şeklinde bir açıklaması da var.

    Haberle ilgili olarak iki bağlantı;
    Daily Express ve BBC

    15 Kasım 2007 Perşembe

    FreeRice.com


    Verilen kelimenin eşanlamlısını bulmaya çalışıyorsunuz. Eğer bulursanız karşılığında 10 pirinç tanesi yardıma muhtaç insanlara bağışlandığı söyleniyor... Amacı güzel, hem çok eğlenceli hem de oldukça da faydalı... :)

    http://www.freerice.com


    11 Kasım 2007 Pazar

    National Geographic Channel: A Man Among Wolves Trailer

    Shaun Ellis'in adındaki bir doğa bilimcisinin doğduktan birkaç gün sonra anneleri tarafından terkedilen 3 minik kurt yavrusu alıp yetiştirmesini konu alan bir belgesel... Ellis, kurtları büyütürken onların mümkün olduğunca vahşi yaşama hazır olmaları için elinden geleni yapıyor... Onlarla birlikte uyuyor, yaşıyor, besleniyor... Yerin geldiğinde leşin nasıl balık tutulacağını, avın nasıl parçalanacağını, nasıl ulumaları gerektiğini ve sürü olmalarını tek tek öğretiyor... Ve pek tabii ki onlardan da çok şey öğreniyor... National Geographic Wild kanalında bu aralar gösteriliyor... Fırsatınız olursa kaçırmayın derim...

    22 Ekim 2007 Pazartesi

    Ülkenin Gündem Maddeleri

    İçinde olduğumuz hafta Türkiye'nin gündeminde olacak, olması gereken maddeler neler olabilir kısaca listelemeye çalışıyorum.

    1. Kuzey Irak'a yapılacak bir operasyon... Nasıl hareket edilmesi gerektiği, nelerin hedeflendiği ve sonuçunda nelerin beklendiği alt maddeleri olacaktır.

    2. ABD temsilciler meclisine sunulacak olan sözde Ermeni Soykırımı...

    3. Referandum ile değiştirilen Anayasa maddelerinin halihazırdaki Cumhurbaşkanı ve Meclise etkileri...

    Biraz daha düşünmeye devam etsem herhalde maddelerin sayısı daha da artacak. Bu maddelerin ilk gündeme geldiği haftayı yazarak bir liste oluşturmayı düşündüm. Bakalım gündemimiz ne hızla değişip önemli maddeler unutuluyor...

    19 Ekim 2007 Cuma

    21 Ekim Referandumda neyi oylayacağız?

    Yapılacak değişiklikleri millet meclisinin internet sitesinden aldım. Altlarına da ne anlama geldiğini yazmaya çalıştım.

    TÜR­Kİ­YE CUM­HU­Rİ­YE­Tİ ANA­YA­SA­SI­NIN BA­ZI MAD­DE­LE­RİN­DE DEĞİŞİKLİK YA­PIL­MA­SI HAK­KIN­DA KANUN
    Kanun No. 5678
    Kabul Tarihi: 31/5/2007

    MAD­DE 1- 7/11/1982 ta­rih­li ve 2709 sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın 77 nci mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sın­da ge­çen "beş" iba­re­si "dört" ola­rak de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

    (Genel seçim döneminin 5 yıldan 4 yıla indirilmesi)

    MAD­DE 2- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın 79 un­cu mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da ge­çen "se­çim tu­ta­nak­la­rı­nı" iba­re­sin­den son­ra gel­mek üze­re "ve Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi tu­ta­nak­la­rı­nı" iba­re­si; son fık­ra­sın­da ge­çen "hal­ko­yu­na su­nul­ma­sı" iba­re­sin­den son­ra gel­mek üze­re ",Cum­hur­baş­ka­nı­nın halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­si" iba­re­si ek­len­miş­tir.

    (Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi)

    MADDE 3- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın 96 ncı mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sı aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.
    “Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, ya­pa­ca­ğı se­çim­ler da­hil bü­tün iş­le­rin­de üye tam­sa­yı­sı­nın en az üç­te bi­ri ile top­la­nır. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, Ana­ya­sa­da baş­ka­ca bir hü­küm yok­sa top­lan­tı­ya ka­tı­lan­la­rın salt ço­ğun­lu­ğu ile ka­rar ve­rir; an­cak ka­rar ye­ter sa­yı­sı hiç­bir şe­kil­de üye tam­sa­yı­sı­nın dört­te bi­ri­nin bir faz­la­sın­dan az ola­maz.”

    (TBMM'deki tüm toplantılarda 184 toplantı yeter sayısı aranması)

    MADDE 4- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın 101 in­ci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.
    “MAD­DE 101- Cum­hur­baş­ka­nı, kırk ya­şı­nı dol­dur­muş ve yük­sek öğ­re­nim yap­mış Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­le­ri ve­ya bu ni­te­lik­le­re ve mil­let­ve­ki­li se­çil­me ye­ter­li­ği­ne sa­hip Türk va­tan­daş­la­rı ara­sın­dan, halk ta­ra­fın­dan se­çi­lir.
    Cum­hur­baş­ka­nı­nın gö­rev sü­re­si beş yıl­dır. Bir kim­se en faz­la iki de­fa Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­bi­lir.
    Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­na Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­le­ri için­den ve­ya Mec­lis dı­şın­dan aday gös­te­ri­le­bil­me­si yir­mi mil­let­ve­ki­li­nin ya­zı­lı tek­li­fi ile müm­kün­dür. Ay­rı­ca, en son ya­pı­lan mil­let­ve­ki­li ge­nel se­çim­le­rin­de ge­çer­li oy­lar top­la­mı bir­lik­te he­sap­lan­dı­ğın­da yüz­de onu ge­çen si­ya­si par­ti­ler or­tak aday gös­te­re­bi­lir.
    Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­nin, var­sa par­ti­si ile ili­şi­ği ke­si­lir ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­li­ği so­na erer.”

    (Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin 5 yıla indirilmesi ve iki defa seçilebilmesi, 20 milletvekilinin yazılı teklifiyle veya oylarının toplamı yüzde 10'u geçen siyasi partilerin ortak aday gösterebilmesi)

    MADDE 5- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın 102 nci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.
    “MAD­DE 102- Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­mi, Cum­hur­baş­ka­nı­nın gö­rev sü­re­si­nin dol­ma­sın­dan ön­ce­ki alt­mış gün için­de; ma­ka­mın her­han­gi bir se­bep­le bo­şal­ma­sı ha­lin­de ise bo­şal­ma­yı ta­kip eden alt­mış gün için­de ta­mam­la­nır.
    Ge­nel oy­la ya­pı­la­cak se­çim­de, ge­çer­li oy­la­rın salt ço­ğun­lu­ğu­nu alan aday Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­miş olur. İlk oy­la­ma­da bu ço­ğun­luk sağ­la­na­maz­sa, bu oy­la­ma­yı iz­le­yen ikin­ci pa­zar gü­nü ikin­ci oy­la­ma ya­pı­lır. Bu oy­la­ma­ya, ilk oy­la­ma­da en çok oy al­mış bu­lu­nan iki aday ka­tı­lır ve ge­çer­li oy­la­rın ço­ğun­lu­ğu­nu alan aday Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­miş olur.
    İkin­ci oy­la­ma­ya ka­tıl­ma­ya hak ka­za­nan aday­lar­dan bi­ri­nin ölümü ve­ya se­çil­me ye­ter­li­ği­ni kay­bet­me­si ha­lin­de; ikin­ci oy­la­ma, bo­şa­lan aday­lı­ğın bi­rin­ci oy­la­ma­da­ki sı­ra­ya gö­re ika­me edil­me­si su­re­tiy­le ya­pı­lır. İkin­ci oy­la­ma­ya tek ada­yın kal­ma­sı ha­lin­de, bu oy­la­ma re­fe­ran­dum şek­lin­de ya­pı­lır. Aday, ge­çer­li oy­la­rın ço­ğun­lu­ğu­nu al­dı­ğı tak­dir­de Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­miş olur.
    Cum­hur­baş­ka­nı gö­re­ve baş­la­yın­ca­ya ka­dar gö­rev sü­re­si do­lan Cum­hur­baş­ka­nı­nın gö­re­vi de­vam eder.
    Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi­ne iliş­kin usûl ve esas­lar ka­nun­la dü­zen­le­nir.”

    (Cumhurbaşkanı seçim takviminin, görev süresi dolmasından 60 gün önce başlaması. Makamın boşalması halinde yine 60 gün içinde seçimin tamamlanması, Geçerli oyların yüzde 50'den bir fazlasını alan adayın ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmesi, İlk turda çoğunluk sağlanamazsa, ikinci turda en çok oy alan iki adayın yarışması, Yeni Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar, süresi dolan Cumhurbaşkanı'nın görevini sürdürmesi)

    MAD­DE 6- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­na aşa­ğı­da­ki ge­çi­ci mad­de­ler ek­len­miş­tir.
    “GE­Çİ­Cİ MAD­DE 18- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın 67 nci mad­de­si­nin son fık­ra­sı, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri­nin ya­pı­la­bil­me­si için; çı­ka­rıl­ma­sı ge­re­ken ka­nun hü­küm­le­ri ile se­çim ka­nun­la­rın­da ya­pı­la­cak de­ği­şik­lik­ler bakımından dik­ka­te alın­maz.
    GE­Çİ­Cİ MAD­DE 19- On­bi­rin­ci Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­mi­nin ilk tur oy­la­ma­sı, bu Ka­nu­nun Res­mi Ga­ze­te­de ya­yı­mı­nı ta­kip eden kır­kın­cı gün­den son­ra­ki ilk Pa­zar gü­nü, ikin­ci tur oy­la­ma­sı ise ilk tur oy­la­ma­yı ta­kip eden ikin­ci Pa­zar gü­nü ya­pı­lır.
    Ana­ya­sanın 101 in­ci mad­de­si uya­rın­ca gös­te­ri­len aday­lar, ya­zı­lı mu­va­fa­kat­la­rı ve Ana­ya­sa­nın de­ği­şik 101 in­ci mad­de­sin­de­ki şart­la­rı ih­ti­va eden ve di­ğer il­gi­li bel­ge­ler­le bir­lik­te ilk tur oy­la­ma ta­ri­hin­den otuz gün ön­ce Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na baş­vu­rur­lar. Aday­la­rın baş­vu­ru­la­rın­da ek­sik bil­gi ve bel­ge­le­rin tes­pit edil­me­si ha­lin­de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan, ek­sik­lik­le­rin gi­de­ril­me­si için üç gün­lük ke­sin sü­re ve­ri­lir. Bu sü­re için­de ek­sik­lik­le­rin gi­de­ril­me­me­si ha­lin­de aday­lar, ken­di­liğinden aday­lık­tan çe­kil­miş sa­yı­lır­lar.
    Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğın­ca, Ana­ya­sanın 101 in­ci mad­de­sin­de be­lir­ti­len ni­te­lik­le­ri ta­şı­dık­la­rı an­la­şı­lan aday­la­ra iliş­kin ke­sin lis­te iki gün için­de ilan edi­lir ve Yük­sek Se­çim Ku­ru­lu Baş­kan­lı­ğı­na bil­di­ri­lir.
    Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı gös­te­ri­len ka­mu gö­rev­li­si, aday gös­te­ril­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren gö­re­vin­den ay­rıl­mış sa­yı­lır. Gö­re­vin­den ay­rı­lan ka­mu gö­rev­li­si­nin Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­me­me­si ha­lin­de gö­re­vi­ne ge­ri dön­me­si ko­nu­sun­da il­gi­li ka­nun hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.
    Bi­rin­ci tur se­çim so­nuç­la­rı­nın ke­sin­leş­me­sin­den ikin­ci tur oy­la­ma­nın so­nuç­lan­ma­sı­na ka­dar, ikin­ci oy­la­ma­ya ka­tıl­ma­ya hak ka­za­nan aday­lar­dan bi­ri­nin ölü­mü ve­ya se­çil­me ye­ter­li­ği­ni kay­bet­me­si ha­lin­de; ikin­ci oy­la­ma, bo­şa­lan aday­lı­ğın bi­rin­ci oy­la­ma­da­ki oy sı­ra­la­ma­sı esas alı­na­rak sı­ra­da­ki aday­la dol­du­rul­ma­sı su­re­tiy­le ya­pı­lır. İkin­ci oy­la­ma­ya tek ada­yın kal­ma­sı ha­lin­de, bu oy­la­ma re­fe­ran­dum şek­lin­de ya­pı­lır. Aday, ge­çer­li oy­la­rın ço­ğun­lu­ğu­nu al­dı­ğı tak­dir­de Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­miş olur.
    Cum­hur­baş­ka­nı­nın se­çil­me­si­ne iliş­kin usûl ve esas­la­rın ka­nun­la dü­zen­len­me­si­ne ka­dar, 10/6/1983 ta­rih­li ve 2839 sa­yı­lı Mil­let­ve­ki­li Se­çi­mi Ka­nu­nu, 26/4/1961 ta­rih­li ve 298 sa­yı­lı Se­çim­le­rin Te­mel Hü­küm­le­ri ve Seç­men Kü­tük­le­ri Hak­kın­da Ka­nun, 22/4/1983 ta­rih­li ve 2820 sa­yı­lı Si­ya­sî Par­ti­ler Ka­nu­nu, 23/5/1987 ta­rih­li ve 3376 sa­yı­lı Ana­ya­sa De­ği­şik­lik­le­ri­nin Hal­ko­yu­na Su­nul­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun ile di­ğer ka­nun­la­rın bu mad­de­ye ay­kı­rı ol­ma­yan hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.”



    MAD­DE 7- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer ve hal­ko­yu­na su­nul­ma­sı ha­lin­de tümüyle oy­la­nır.

    18 Ekim 2007 Perşembe

    Futbol Milli Takımı Ana Sponsoru

    Bu hafta 2 maç üstüste olduğundan televizyonda bol bol sponsor reklamlarını izledik. Televizyona reklam veremeyenler de gazetede ya da saha kenarındaki panolarda, formaların üstünde yerlerini almışlardı. Hem de birbiri ardına aynı şekilde, aynı temayı işleyen reklamlar... Merak ettim de nasıl oluyor 1'den fazla ana sponsor olabiliyor Eskiden uyduruk kayrıdık sponsorluklar çıkardı, paket taşıma sponsoru, yemek sponsoru, kağıt peçete sponsoru, top toplama çantası sponsoru vs.. Artık bunlar tükendi de hepsine ana sponsor mu demeye başladık? Ülker olsun, Efes Pilsen olsun, Turkcell olsun, Mercedes olsun... Bu anaların daha bir anası yok mu acaba??

    24 Eylül 2007 Pazartesi

    Pegasus Otoparkına Ulaşmak

    Daha önceki yazılarımdan birinde Pegasus'un Sabiha Gökçen Havalimanı'ndaki otopark hizmetinden söz etmiştim. İster tek yön ister gidiş-geliş biletiniz olsun fark etmiyor, sadece 1’i için ücretsiz biletiniz olabiliyordu. Fiyat indirimi de olduğundan gidiş-dönüş biletini beraber almanın hiçbir anlamı yoktu. Ancak benim merak ettiğimiz bir soru daha vardı; dönüş biletini Pegasus’tan almazsam uçaktan indikten sonra o uzak otoparkına nasıl ulaşacaktım?

    Bu haftasonu Mersin ziyaretimde bu sorunun da cevabını öğrenme fırsatım oldu. Adana’ya gidişi Pegasus ile yapıp dönüşte THY’nı kullandım. Pegasus’un Pazar günü son seferi 18.00 civarında havalimanına inerken THY’nın 00.00’da Sabiha Gökçen’e gelen uçağındaydım. Terminalden çıktıktan sonra pek doğal olarak ortalıkta Pegasus aracı görünmüyordu. Güvenlik görevlilerine otoparka nasıl ulaşabilirim derken onlar Pegasus’u telsizle haberdar ettiler.

    Derken üzerinde kanatlı at simgeli Pegasus servisi belirdi. Ben dahil birkaç yolcuyu alıp otoparka taşıdı. Arabaya çalıştırıp havalimanından çıkmam derken 00.20 gibi olmuştu. Amma velakin inen uçakları olmasa dahi servis hizmeti vermeleri güzeldi.

    17 Eylül 2007 Pazartesi

    İki Tekerlekliler Saygı İstiyor mu?

    Trafikte hemen hergün mutlaka iki tekerlekli araç kullanana rastlıyoruz. Kimi zaman bir motorsikletli kimi zamansa sadece bir bisikletli oluyor. Acaba bu arkadaşlara trafikte yeteri kadar saygı gösteriyor muyuz, ya da onlar saygı görmek istiyor mu?

    İster motorsiklet olsun ister bisikletli, her ikisinde de kullananlar kendileri sanki trafikte yan bir unsur olarak görüyorlarmış gibi geliyor. 4 tekerlekliler yolların ilk hakimi, 2 tekerlekli kullananlar yolun kiracısı sanki. Yolun sadece ufacık bir kısmını kullanrak kıyıdan köşeden bir yerlere varmayı hedefliyorlar. Sıkışık trafik olsun aralarda sıyrılayım, kırmızı yansın öne geçeyim, girilmez yol olsun ben gireyim... Böyle düşünenlere saygı göstermek gerekmiyor, hele bu filmdeki gibi gidenlere hiç gerekmiyor.

    11 Eylül 2007 Salı

    Nói Albínói


    Pazartesi gecesi CNBC-E'nin Dünya Sineması kuşağında izlediğim film 2003 İzlanda yapımı Noi Albino'ydu. Yönetmen Dagur Kári.




    Konusu İzlanda'da küçük bir kasabada yaşayan Noi isimli bir gencin kısır yaşam döngüsünde yaşadıkları, bu döngüden kurtulma isteğinin doğuşu ve bunu denemesi şeklinde. Pek akıcı bir film olmasa da herkesin içinde oluşan kaçıp gitme düşüncesi güzel bir biçimde anlatılmış.


    7 Eylül 2007 Cuma

    29 Ağustos 2007 Çarşamba

    Kutup Ayısı Avı

    Kutup ayılarını derileri için avlarlarmış. Ama bu iş kolay olmazmış.

    Derilerinin altındaki ortalama 10cm'lik yağ tabakası ayıların buzlu sularda donmasını engellediği gibi hem de onları bir zırh gibi korurmuş. Küçük ateşli silahlarla ayılarda öldürücü yaralar açmak mümkün olmaz, büyük silahlar da derileri paramparça edip kullanılmaz hale sokarmış. Kutup ayısını avlamak için alnındaki özel bir noktaya yakından ve tek el ateş edilmeliymiş…

    Kutup ayılarının koklama ve işitme duyuları da güçlü olduğundan iki metre yükseklikteki karın altındaki fok balığının kokusunu veya 30km uzaktaki yaralı hayvanın kan kokusunu hissedebilirlermiş. Bununla birlikte en ufak bir çıtırtıyı bile duyabildiklerinden kimseyi yanlarına yaklaştırmazlarmış…

    Avcılar kutup ayılarını avlamak için ilginç bir teknik kullanırlarmış…

    Bir baltanın ağzı iyice, ama iyice keskinleştirilirmiş. Sonra bu balta bir yere sabitlenir, üzerine sapını ve demirini tamamen kaplayacak şekilde fok balığı kanı sıvanırmış. Avcılar sonra da olay yerinden uzaklaşırlarmış.

    Kan kokusunu alan kutup ayısı baltayı kolayca bulur ve yalamaya başlarmış. Yalarken farkında olmadan dilini baltanın keskin ağzına da sürtermiş. Hafif hafif kesilen dilden sızan kanlarla balta, yalaması daha da keyifli hale gelirmiş. Zavallı ayı, yaladıkça kanayan, kanadıkça yalayan diliyle bir sure sonra iyice kendinden geçermiş. Hem zevklenirmiş, hem bitkinleşirmiş.

    Avcılar ise sürekli ayıyı gözlerlermiş. Kan kaybından iyice halsiz düşüp bayılmasını beklerler, bayılınca ayının yanına gidip elindeki silahları alnına dayarlarmış. Tek el ateşle ayıyı öldürürler, böylece deriye zarar vermeden avlama işlemini tamamlarlarmış.

    22 Ağustos 2007 Çarşamba

    Elizabethtown




















    Bu filmi yeniden izlemek istiyorum..
    Bir nevi hesaplaşma filmi, bence izleyen herkes kendince bir şeyler bulabilir. İkinci plana attığımız şeyler ve ikinci planda olduğumuz durumlar, önceliklerimiz ve sıradanlaştırdıklarımız...




    11 Ağustos 2007 Cumartesi

    Lil' Maaz - Kebab Ye (Mange du Kebab Turc version)

    Bir gün yolda giderkene
    Yolda gördüm bir kene
    Kene bakti bane
    Ve başladı konuşmayeeee

    9 Ağustos 2007 Perşembe

    Jessica'yı nasıl ararım?

    Müthiş bir yazı dizisi pek yakında...
    Ev telefonundan arkadaşını aramak isteyen bir gencin hazin öyküsü... Milletler arası görüşmeye açılmayı bekleyen bir hat, ilgili bir çağrı merkezi çalışanı, telekom müdürlüğü ve pek tabii ki ıslak imzalı, fotoğraflı bir başvuru belgesi... Hepsi bu yazı dizisinde yakında sizlerle...

    Heyecan, korku, öfke, telaş, kızgınlık... Tüm bunları yazı dizisini okurken yaşayacağınıza emin olabilirsiniz...

    Pazartesiden itibaren tepetaklak olmak için tepetaklak...

    3 Ağustos 2007 Cuma

    27 Temmuz 2007 Cuma

    Gerçek Transformers

    Geçenlerde filmini izledim. Adamlar uğraşmış, didinmiş, güzel güzel animasyonlarla filmi çekmiş ama bana nedense çizgi filmin verdiği zevki bir türlü vermedi. Sonradan düşündümde acaba heyacan yaratan şeylerden birisi şu girişteki müzik olabilir mi?

    The Transformers,
    More than meets the eye
    Autobots wage their battle to destroy the evil forces of the deceptions
    The Transformers
    Robots in disguise
    The Transformers
    More than meets the eye
    The Transformers

    25 Temmuz 2007 Çarşamba

    Sabiha Gökçen'den Pegasus

    Geçen haftaPegasus havayolları ile Mersin'e gitmiştim. İlk defa Sabiha Gökçen havaalanını kullandım ve Pegasus ile uçmuş oldum. Bir kaç gözlemim oldu ki bundan sonra başka Pegasus ile uçacaklar varsa onlara da bir fikir vereyim isterim.

    Öncelikle Pegasus ne kadar 25YTL'den başlayan fiyatlarla derse desin, bence bunun doğru olmadığına inanmak lazım. Adana uçağında ucuz bilet için istediğiniz kadar önce araştırmaya başlayın öyle bir fiyat göremeyeceksiniz. Benim en ucuz görebildiğim hafta için ters saatte 63YTL idi. Bir de yazdıkları fiyatların üstüne yakıt harcı, havaalanı vergisi, vs. ekleme muhabbetleri var ki bileti ödeme aşamasına gelene kadar tam olarak ne ödeyeceğinizi öğrenemiyorsunuz. Hem de bu ek ücretler her nasıl oluyorsa havayolundan havayoluna değiştiği için THY 10YTL fark ekliyor öyleyse Pegasus da 10YTL ekleyecektir gibi varsayımla da yaklaşmak mümkün değil.


    Diyelim tarih ve fiyat değişkenlerine göre biletinizi belirleyip satın aldınız. Pegasus'un internet sitesinden duyurduğu gibi Sabiha Gökçen havalimanında ücretsiz otoparktan yararlanmak istiyorsunuz. Peki ama bu otopark nerede önce onu bulmanız gerekiyor. Çünkü bu ücretsiz otopark imkanından yararlanabilmek için normal otoparka değil, Pegasus'un otoparkına parketmeniz gerekiyor. Terminallerden biraz uzakta bulunan bu otoparka aracınızı parkettikten sonra servisler ile terminale gidebiliyorsunuz. Servisler 5'er dk aralıklarla çalıştığından otoparktan terminale ulaşım pek problem olmuyor. Ancak tavsiyem havaalanına biraz erken gidin ki otoparkta yer bulun. Çok büyük bir alan olmadığından sanırım haftasonu uçuşlarında yer kalmama durumu oluyor.


    Terminale geldiğinizde uçak için check-in yaptırırken otoparktan aldığınız giriş kartını da onaylatmanız gerekiyor. Otoparka girişten itibaren 72 saat için park ücretsiz, ondan sonraki saatlerde ücretlendirilmeye başlanıyor. Geliş gidiş bilet almanız da bir şey farkettirmiyor, 72 saatten öteye ücret ödemeye başlıyorsunuz. Geliş gidiş bilet alan ile tek yön bilet alan arasında bir fark olması gerektiğini düşünüyorum ama Pegasus benimle aynı fikirde değil. Madem her 2 uçuşta da Pegasus'u kullanıyorum, otopark ücretini uçuş başına 72 saat olarak ayarlasalar keşke.


    Peki aracınız parkedip terminale ulaştınız. Biraz da terminalden bahsedeyim. Sabiha Gökçen havalimanı şöyle rahat böyle kullanışlı, böyle ferah dediklerine bakmayın. 2 salon, 5 tane banktan öte hiç bir şey yok. Otobüs terminali ile tek farkı sadece uçakların yanaşıyor olması sanırsam. İyi ama ne bekliyordun ki diye soracak olursanız, uçak rötar yaptığında olan durumu aktarayım. Cuma akşamı 22.40'ta bineceğimiz uçak kalkışa 1 saat varken 1 saat ertelendiği bilgisi verildi. Diğer yolcular gibi ben de beklemeye başladım. sanırım 150 ila 200 kişi arasında bir kalabalık olduk. Aynı saatlerde THY'nın Ankara ve Pegasus'un İzmir uçağı da olduğundan terminali bir anda büyük bir kalabalık doldurdu. Diğer uçaklar için de kapı açılmadığından check-inden sonra bekleme alanından bu kalabalık dikilmeye başladı. Dikilmeye başladı diyorum çünkü polis kontrolünden geçip uçağa binmeden önceki salona kimseyi almadılar ve check-in sonrası olan bekleme yerinde de ancak 50kişilik oturma yeri olduğundan insanlar ayakta durmak zorunda kaldı. Çocukların koşuşturması, bebeklerin ağlamasını siz hayal edebiliyorsunuzdur heralde. Peki bu işten kim kazançlı çıkmış olabilir, bekleme yerindeki ufak kafetarya'nın bir satış patlaması yaşaması mümkün müdür sizce de?


    Yaklaşık 1 saat daha geçtikten sonra diğer uçak yolcuları kontrollerden geçip uçaklarına bindiler ve yola çıktılar. Benim gibi bir 150 kişi daha Adana uçağını beklemeye devam ettik. Derken bizim uçağın yarım saat daha ertelendiği bilgisi verildi. Her nasıl oluyor anlamadım ama bu erteleme hep son dakikaya kalıyordu. Bir ara içecek ikram edileceği söylendi ama tabii biz polis kontrolünden geçip uçağa bineceğimiz salonda olduğumuzdan ve kafeterya diğer salonda kaldığından gidip de almak mümkün olmadı. Bir de yerimizden kalktığımızda oturmak için bekleyenleri görünce o anda kalkmamak kesinlikle daha iyi bir tercihti.


    Ve biz 00.00 gibi uçağa alındık ve 00.30 gibi havalandık. Artık Pegasus çalışanları da sıkılmış olacaklar ki son yarım saatlik ertelemeden sonra bir bilgilendirme yapmadılar.


    Uçak havalandıktan sonra yolcular sıkılmasın diye yapılan servis başladı. (Bir ara TV'de THY hosteslerinden birisi bu servislerin amacını böyle açıklamıştı. Azıcık içecek azıcık yiyecek kime yarar. ) Ama servis'in garipliği ikram edilen ürünlerin parayla sunulmasıydı. O sıralarda uyukladığım için bir şey almadım ama daha sonra şikayetvar.com'dan incelediğimde küçük su için 2YTL isteniyormuş, gerisini siz düşünün.


    Ee pek tabii ki en ucuz havayolu olabilmek için birşeylerden kısmak gerekiyor, bunu da bence reklamlarında azıcık değinseler fena olmaz. Aynı uygulamayı Ikea da yapıyor belki ama bunu hizmeti alırken değil almadan önce öğrenebiliyorsunuz.


    Uçak sonunda saat sabah 2'ye yaklaşırken Adana'ya indi. Adana-Mersin servisleri ile Mersin'e gidecektim. Servise bindim ve son şok dalgası. Servise uzun zaman önce ücret konulmuş. (Belki hep ücretliydi ama ilk defa bindiğim için kağıda yazdıkları "servisimiz 01.04.2007'den itibaren 5YTL ile ücretlendirilmektedir." ibaresine uyarak bunu söyleyebiliyorum.) Ücretli olması garip gelmedi ama bunu hiç olmazsa internet sitelerinde belirtmiş olsalardı yediğim kazığın boyutunu önceden bilmemi sağlayabilirlerdi.


    Artık saat 3 olmuştu ki Mersin'e sağsalim varabildik. Kısa bir tatilden sonra aynı yolun tersi şeklinde İstanbul'a döndüm, tabii biraz daha az gecikme ile. Peki bundan sonra internet sitesinde uçaklarının zamanında kalkış oranını yayınlayan tek havayolu olan(?!) Pegasus'u tercih edecek miyim? Umarım böyle bir tercih yapmak zorunda kalmam.


    Unutmadan bir de not, şikayetvar.com'da Pegasus için çok sayıda yazı yazılmış ama sanırım burayı takip etmiyorlar ya da edemiyorlar çünkü hiçbirisine henüz cevap dönülmemiş.

    2 Temmuz 2007 Pazartesi

    Akıl


    Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında adamın biri sorar:

    - Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?

    Doktor;
    - Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?

    Adam;
    - Ooo! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova, kaşık ve fincandan büyük.

    Hayır, der doktor. Normal bir insan küvetin tıpasını çeker. Sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır akıl...

    1 Temmuz 2007 Pazar

    Gürültüye Alternatif Çözüm

    Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar.

    Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmelerler, bağırıp çağırarak. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir.

    Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur ve "Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 1 lira vereceğim" der.

    Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der, "Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı, bundan böyle size sadece 50 kuruş verebilirim."

    Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan bir kaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları.

    "Bakın" der, "Henüz maaşımı alamadım bu yüzden size günde ancak 25 kuruş verebilirim, tamam mı?"

    "Olanaksız bayım" der içlerinden biri, "Günde 25 kuruş için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz."


    30 Haziran 2007 Cumartesi

    Büyük İnsanlar Kuralı

    Büyük hayranlık ve saygı duyduğunuz insanların derin düşüncelere daldığını gördüğünüzde, büyük olasılıkla öğle yemeğinde ne yiyeceklerini düşünüyorlardır.

    29 Haziran 2007 Cuma

    Bonus Trink Saat

    Ürün güzel, şarkı güzel, reklam da güzel... Daha ne olsun :)

    28 Haziran 2007 Perşembe

    14 Haziran 2007 Perşembe

    Ev Telefonunu ve ADSL Nakletmek

    Diyelim ki taşındınız ve eski evinizde kullandığınız telefon hattınızı yeni evinize naklettirmek istediniz. İşe nereden başlayacaksınız, nereye başvuracaksınız? Aklınıza gelen bu ilk soruları tabii ki de Türk Telekom müşteri hizmetlerine sorabilirsiniz. Alo, merhaba, ben taşındım, telefonumu nasıl nakletttiririm?

    Müşteri hizmetlerindeki yetkili size eski evinizdeki telefon hattınızın bağlı bulunduğu telekom müdürlüğüne giderek başvurmanızı söyler. Siz dersiniz ki imkanı yok, birincisi müdürlük nerede bilmiyorum, ikincisi çalışıyorum ve işyerinden bunun için izin almamın imkanı yok, üçüncüsü siz telekom şirketi değil misiniz ki bu işi telefon üzerinden yaptırmıyorsunuz... En azından faks göndereyim dilekçemi öyle halledin.

    Bu işin telekom müdürlüğüne gitmeden hallolmayacağı üzerinde uzlaşmaya vardıktan sonra yollara düşüp telekom müdürlüğüne varırsınız.

    Merhaba, ben telefonumu ve adsl bağlantımı nakletmeye geldim diyerek olaya girersiniz. Telekom müdürlüğünde çalışan memur size, eeee hayırlı olsun. Yeni eviniz bizim şebekeye mi bağlı diye sorar. Hayır dersiniz. Benim eski evim buradaydı... Olmaz o zaman der telekom memuru, yeni evinizin bağlı olduğu müdürlüğe gideceksiniz. Biz bilemeyiz ki buradan onların size vereceği numarayı...

    Ne yapsanız da olmaz derler.... Bir şekilde yeni müdürlüğe gitmeden halletme yoluna gitmek ister ve telefon hattınızı nakil etmek yerine eski telefonunuzu kapatmak ve yeni başvuru yapmak üzerine anlaşırsınız. Yeni başvuruyu ne de olsa 444 1 444 ile yapmak mümkündür(!). Müşteri hizmetlerinden alacağınız yeni numara ile de adsl hattınızı bu yeni numaranıza taşıtabilirsiniz.

    Adsl bağlantınızı da bu yeni numaranız üzerine alacak şekilde işe başlarsınız. Telefondaki müşteri hizmetleri yetkilisi sizden bütün bilgileri aldıktan sonra numaranızı bağlamak üzere evinize 3 gün içinde yetkililer gelecektir der. Yeni numaranızı da onlardan öğreneceksiniz diyerek olaya son noktayı koyar.

    Peki adls taşıtmak için bana numara lazım, numarayı şimdi söyleyin deseniz de hiç bir sonuç alamazsınız. Ama olaya bu sefer de telekom müdürlüğünde çalışan memur devreye girer ve müşteri hizmetleri yetkilisi ile telefonda tartışmaya başlar. Sonuç sıfıra sıfır elde var bir yeni telefon hattı başvurusu şekline döner...

    Herneyse derken telekom müdürlüğündeki amir bu sefer yeni müdürlüğü arayıp numarayı ister.. 5 dakika geçmeden başvuru sırasında verdiğiniz cep numaranız aranarak yeni numaranızı alırsınız.

    Adsl hattınızı yeni numaranızıa bağlamak üzere sizden dilekçe alırlar ama anlaşılmadık bir şekilde de ayın başından bugüne kadar geçen süre içinde sizden kullanım ücretini alırlar. Durum anlaşılır ki aslında adsl hattınız da iptal edilmiş, yeni telefonunuza da yeni adsl bağlanmıştır. Ancak bu yeni adsl için sizden bağlantı parası almayacaklardır.

    Ay sonunda her ne kadar yeni evinizin adresini on sekiz bir yanda yazmış olsanız da telefon ve adsl faturalarınız eski evinize yollanacaktır. Eski komşularınızın size haber vermesiyle faturalardan haberdar olacaksınız.

    Faturalarınızı yatırmak üzere yine bir telekom bayiinde görüşmek üzere Türk Telekom topraklarından ayrılırsınız.

    4 Haziran 2007 Pazartesi

    Kampanyadaki Değişim

    Geçen radyoda duydum müthiş(!) kampanyadaki değişimi. Kamyon için sadece 49lt yeterli olacakmış. Benzinciye gittiğimde de değişmiş afişi asmışlar.


    Bakalım internet sitesini ne zaman değiştirecekler...


    29 Mayıs 2007 Salı

    Seçimler için istediklerim

    1) Milletvekillerini seçerken partiye oy vermek yerine, istediğim adayın seçilebilmesi için oy vereyim. Parti yöneticilerinin hazırladığı liste içerisinden istediğim herhangi bir adayı meclise gönderebilmeliyim.

    2) Bütün partilerin adaylarının geçmişte neler yaptıklarını, gelecek için ne vaadettiklerini görebileceğim, bilgi edinebileceğim internet siteleri veya gazeteler hazırlansın.

    3) Vekillerin sadece mecliste milletvekilliğinden dolayı dile getirdikleri görüşleri için dokunulmazlık olsun, adi suçlar için bu dokunulmazlık kullanılamasın.

    4) Seçilen vekiller bütün meclisin yeniden feshine gerek kalmadan değiştirilebilsin. Örneğin yıllık olarak vekiller seçmenlerinin önüne çıksın ve hesap versin, beğenilmeyen vekil meclisten çekilerek yerine yenisi gönderilsin.

    5) Vefat eden ya da milletvekilliğinden istifa eden vekillerin yerine yenileri hemen zaman kaybetmeden seçilsin ki o seçmenlerin de mecliste temsilcisi bulunabilsin.

    Şimdilik 5 madde yazdım ancak devamı geldikçe ekleyeceğim.

    10 Mayıs 2007 Perşembe

    Kampanya dediğin böyle olur


    BP'nin son dönemde başlattığı müthiş(!) kampanyaya dikkat çekmek istiyorum. Önce internet sitelerinde kampanya ile ilgili verdikleri bilgiyi yazayım.


    -------------

    Şimdi BP'de hem kocaman hem de koskocaman kamyonlar var!

    199* litre akaryakıt alan herkese 1:43 küçük kamyon 5 YTL'ye
    299* litre akaryakıt alan herkese 1:23 büyük kamyon 9 YTL'ye hediye!



    Kampanya koşulları
    Bu kampanya 18 Haziran saat 23:59’a kadar kampanyaya katılan BP istasyonlarında, sadece PEŞİN ve KREDİ KARTLI akaryakıt alımları için geçerlidir. BP TAŞITMATİK müşterileri kampanyaya katılamaz. Kampanyada, AYNI BP İSTASYONUNDAN aldığınız kuponların toplamı akaryakıt ürünleri için 199 Litre veya BP Auto LPG için 399 Litre’ye ulaştığında sadece 5 YTL (KDV dahil) katılım payı ödeyerek 1 adet 1:43 ölçekte KÜÇÜK KAMYON, 299 Litre veya BP Auto LPG için 599 Litre’ye ulaştığında sadece 9 YTL (KDV dahil) katılım payı ödeyerek 1 adet 1:32 ölçekte BÜYÜK KAMYON almaya hak kazanırsınız. Kamyon’larınızı 18 Haziran 2007 tarihine kadar KUPONLARI ALDIĞINIZ BP İSTASYONUNA ibraz ederek alabilirsiniz. Farklı BP istasyonlarından alınan kuponlar BİRLEŞTİRİLEMEZ. Arkası kaşeli ve imzalı olmayan kuponlar GEÇERSİZDİR.

    Kampanya stoklarla sınırlıdır ve katılanlar yukarıdaki şartları kabul etmiş sayılır.


    --------------


    Sağolsunlar varolsunlar ki her seferinde aynı istasyona gidip 199 litre benzin aldıktan sonra 5YTL'ye kamyon kazanmaya hak kazandırıyorlar.
    Kabaca bir hesap yapsak; litresi 3ytl olan benzinden 200 litre aldıktan sonra 600YTL ödemiş olacağız. Bunun karşılığında sadece 5YTL ödeyerek müthiş(!) BP kamyonunu kazanıyoruz.
    Tarih konusuna değinmeye gerek var mı bilmiyorum ama kampanyanın başlangıcından 18 Haziran'a kadar 1.5 ay süre olsa demek ki her hafta 33 litre benzin almak gerekecek.
    Arabadan inmeyip hemen litre litre benzinimizi alalım ama sakın yoldaki herhangi bir BP'de durmayalım, hep aynı istasyona gidelim.
    Müşteriyi ne de güzel bağladılar...

    www.uspayi.com