31 Ocak 2007 Çarşamba

Dinlenesi Kanallar

Evde radyo dinlemek gibi bir alışkanlığım yoktur. Radyoyu bir yerden bir yere giderken arabada, dolmuşta, otobüste dinlerim. Genelde o anda ne çalıyorsa da değiştirmeyi tercih etmem, bulduğuma razı olurum.

Ancak radyo konusunda tahammül edemediğim şeyler yok da değil. Öyle ki bazen anlamsız yere çok uzun konuşan sunucular ve ne ürünü tanıtan ne güldüren ne de her hangi bir duygu uyandıran reklamlar bırak kanalı değiştirmeyi, radyoyu kapattırmayı bile düşündürürler. Bu yüzden değiştireceksem ne çaldığını ya da ne çalmayacağını bildiğim radyoları seçerim. Son keşfim ise Radyo1. Frekansı 105.7 ama son zamanlarda çalan ilanlarda 4 Şubat'tan itibaren değişeceği ve 105.6 olacağı söyleniyor.

Türkçe pop müzik ve türevleri çalınıyor. En hoşuma giden yanı sunucular çok kısa konuşuyor ve hiç reklam yok. Gerçi reklam çalmıyor olmasının nedeni henüz reklam alamıyor olmasından kaynaklanıyordur. Umarım bundan sonra da böyle devam eder. Çaldıkları müzikler çok eğlendirmese bile kafa dağıtmak için yeterli olduğunu düşünüyorum.

Daha önceleri dinlediğim 99.0'da yayın yapan KarmaTurk'tu, ama aldıkları reklamlarla önceliklerini kaybetmek zorunda kaldılar. Radyo1'in sonununun böyle olmayacağını umut etmekten başka da çarem yok.

25 Ocak 2007 Perşembe

keyifli program

Televizyon diziler haricinde takip etmeye çalıştığım, daha doğrusu rastlayınca izlediğim birkaç programdan birisi "Biri Bana Anlatsın". Çeşitli konuları ele almaları ve konuyla alakalı veya alakasız bir çok konuk çağırmaları hoşuma gidiyor. Televizyon Makinası'nda olduğu gibi konukları çağırıp konuşturmadan da göndermiyorlar.. :)

Kadir Çöpdemir ve Beyaz, çok uyumlu şekilde programı idare ediyorlar. Karşılıklı espriler, konuyu hafif toparlayan, hafif dağıtan yorumlar, konukların anıları ve diğer şeyler. Hepsi programa ayrı bir renk katıyor....

24 Ocak 2007 Çarşamba

kayıplar

Ülke gündemi sürekli değişiyor. Bir konu tartışılıp bitmeden yeni birisi başlıyor ve böyle açık konular gün geçtikçe artmaya devam ediyor.

Şu sıralar Hrant Dink suikasti var gündemde... Bunun paralelinde bugün ölümünün 14. yılı olan Uğur Mumcu, 6 yıl önce öldürülen Gaffar Okkan ve bu sabah vefat eden İsmail Cem, akşam haberlerinde 3'er 5'er dakikalık bölümlerle geçiştirilmek zorunda kaldı...

23 Ocak 2007 Salı

pistten görüntüler

Geçen gün gittiğimiz Levent'teki karting pisttinin resimlerini bilgisayara yükledim... Şöyle bir bakınca pırıl pırıl bir pist gibi görünüyor... Keşke resimlere oradaki havayı ya da daha doğrusu havasızlığı da ekleyebilsek... :)



22 Ocak 2007 Pazartesi

Farklı

Bu sabah işe gelirken hastaneye doğru giden bir ambulans gördüm. Aracın rengi, diğer gördüğüm ambulanslardan biraz daha farklıydı. Mavi çizgili, mavi yazılı bir araçtı. Neden bir standart yapmadılar ki acaba?

Her tarafı kıpkırmızı kamyonlardır itfaiye araçları. Sesiyle birlikte kırmızıyı da farkedince araçlar yolu açar, ya da en azından açmasını umuyoruz. Ambulanslarda tam tersine pek bir uyum yok. Genelde beyaz üzerine kırmızı şeritliler. Bu sabah gördüğüm gibi mavi olanlar gibi yeşil çizgili olanları da var. Kimisinin rengi de turuncuya çalıyor desem yalan olmaz...

Acaba ambulansları sapsarı bir renge boyasak uzaktan farkedilmeleri kolaylaşmaz mı? Böylece acil geldiğini görmez miydik? Neyse belki ilerde yaparlar...

20 Ocak 2007 Cumartesi

akıllı biletim

Otobüse binip 2 kişi aynı, normal akbili kullanırsanız, tramvaya geçtiğinizde yalnızca birisini ücretsiz aktarma yapar.

Aynı şey normal akbille tramvay-finükülerde de geçerlidir.

alırım anahtarını

Şirketin aylık organizasyonları ile her ay 1 kere karting yapmaya gidiyoruz. Daha önceki organizasyonları Autodrom'da, Rasathane'de ve Tuzla'da yapmıştık. 2007 yılının ilk turnuvasını Levent'te yeni açılan bir pistte yaptık. Pistle ilgili kısa yorumumu yazayım ki birgün gitmek isteyenler faydalansın.

Öncelikle yerin altında, kapalı otopark içinde bir pist olduğundan havasız. Sürekli çalışan arabaların eksozu dışarı atılmadığından bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlıyor. Eğer astım gibi bir solunum hastalığınız varsa kesinlikle gitmeyin.

İkinci olarak kapalı bir ortam olduğundan gürültü yankılarla birlikte daha da artıyor. Mekandan çıkalı 8 saat geçmiş olmasına rağmen hala bile o motor seslerinin çınlaması kulaklarımda.

Arabalar oldukça eski sayılır. Dolayısıyla birbirleri arasında fark var. Birisinin freni tutmazken, birisi gaza basmıyor. Bunun gibi sorunlar da yarışı yarış olmaktan çıkarıyor.

Otopark içinde bina için olan kolonlar olduğundan yarış pisti oldukça dar. Geçiş imkanı yok. Ancak birisi kaza yaptığında geçebiliyorsunuz. Ve eğer önünüzdeki dar bir yolda kaza yapmış ise geçemiyor, görevlilerin onu tekrar yola koymasını bekliyorsunuz.

Son olarak merkezi bir yerde olduğundan kendi aracınızla gelecekseniz otoparkı kullanmak durumundasınız ve 5YTL otopark ücreti alınıyor.

İşin özü, açık alanda temiz, rahat bir yarış yapmak varken sakın birilerinin sizi kandırıp bu kapalı ve dar piste getirmesine izin vermeyin.

18 Ocak 2007 Perşembe

yenilikler

Okuduklarım, izlediklerim için kısaca yazdığımda artık imdb'ye ya da ideefixe'ye gitmek yerine benim yazılarıma ulaştıracağım...

11 Ocak 2007 Perşembe

ava çıkanlar...

Aşağıdaki yazıyı ben hazırlamadım, internette bir yerlerden buldum. Kaynağını bilmediğim için yazamadım...

Mesleklere göre kim nasıl avcı olurdu?

Matemaktikçiler
Matematikçiler fil avlamak için Afrika'ya giderler. Fil olmayan herşeyi dışarı atıp geriye ne kalırsa onu avlarlar.

Deneyimli Matematikçiler
Bir önceki adımdaki işlemi yapmadan önce en az bir filin bulunduğunu ispat ederler.

Matematik Profesörleri
En az bir filin bulunduğunu ispat ederler ve onun bulunup yakalanma işini yüksek lisans öğrencilerine ödev olarak verirler.

Bilgisayar Mühendisleri
1. Afirikaya git.
2. Ümit burnunda başla
3. Düzenli bir şekilde tüm kıtayı doğudan batıya doğru tarayarak kuzeye doğru ilerle
4. Her tarama adımında
4a. Görülen tüm hayvanları yakala
4b. Her yakalanan hayvanı bilinen bir fille karşılaştır
4c. Bulunca dur.

Deneyimli Bilgisayar Mühendisleri
Yukarıdaki algoritmanın durmasını garantilemek için Kahire civarına önceden bir fil yerleştirirler.

Assembly Dili Programcıları
Bu algoritmayı ellerinin ve dizlerinin üzerinde emekleyerek izlemeyi tercih ederler.

Donanım Mühendisleri
Afrika’ya gidip rengi gri olan hayvanları rastgele yakalamaya başlarlar. Ağırlığı daha önceden bilinen bir filinkinden %15 fazla veya az bir hayvana rastlayınca dururlar.

Ekonomistler
Bu meslek grubundakiler fil avlamazlar. Ancak yeterli ücret ödendiği taktirde fillerin kendi kendilerini avlayacağını düşünürler.

İstatistikçiler
Peşpeşe n kez rastladıkları hayvana fil adını verip onu avlarlar.

Danışmanlar
Fil avlamazlar. Aslında hiç bir şey avlamazlar. Ama fil avlamak isteyen insanlara saat ücreti karşılığında tavsiyede bulunurlar.

Yöneylem Araştırmacılar
Avcının şapkasının büyüklüğü ile kullanılan mermilerin renginin fil avlama stratejileri üzerindeki etkisini araştırırlar. Tek istedikleri birilerinin kendilerine fil adı verilen nesneyi tanımlamasıdır.

Politikacılar
Fil avlamazlar. Sadece sizin avladığınız fili kendi seçmenleriyle paylaşırlar.

Avukatlar
Fil avlamazlar. Sadece fil sürüsünü izleyerek sürünün ardında bıraktığı mülkiyetin kime ait olduğunu tartışırlar.

Üst Düzey Yöneticiler
Geniş kapsamlı fil avlama stratejileri oluştururlar. Ancak bu çalışmaları sırasında fillerin tarla farelerine benzeyen sadece sesleri biraz daha kalın olan yaratıklar olduğunu kabul ederler.

Kalite Kontrol Denetçileri
Fillerle ilgilenmeyip avcıların jipe eşyalarını yüklerken yaptıkları hatalar ile uğraşırlar.

Satış Temsilcileri
Fil avlamazlar. Tüm zamanlarını yakalamadıkları filleri satmya çalışarak ve sezon açılmadan 2 gün önce malı teslim edeceklerini iddia ederek geçirirler.

Bilgisayar Yazılımı Satıcıları
Yakaladıkları ilk hayvanı sevkedip fil faturası keserler.

Bilgisayar Donanımı Satıcıları
Tavşan yakalayıp, griye boyadıktan sonra masa üstü fil diye satarlar.

4 Ocak 2007 Perşembe

3 Ocak 2007 Çarşamba

alışverişimde kaliteli değerler

Bu yazacaklarımı bugün sabah görüştüğüm bir yakınımdan dinledim...

İnsanların alışveriş yaparken kime, kimin parası ile aldıklarına göre iki kriterdeki, değer ve kalite, değişimler aşağıdaki şekilde oluyormuş.

Eğer bir kimse kendi parası ile kendisi için birşeyler almak istiyorsa hem kaliteyi hem de değeri dikkate alırmış. Kullanışlı ve güzel olsun, ama fiyatı da makul olsun...

Kendi parası ile başkası için birşeyler almak istendiğinde ise değer dikkate alınıyor, kaliteye ikinci planda daha az önem veriliyor. Önce makul fiyata birşeyler bulalım, nasıl olsa hediyeyi düşünmek önemli...

Bir kimse başkasının parası ile kendisine birşeyler almak istiyorsa kaliteyi dikkate alıyor, ancak değeri ikinci planda bırakıyor. Şöyle güzel, yakışan birşeyler alalım, parası mühim değil...

Eğer bir kimse başkasının parası ile başkasına birşeyler almak amacında ise değeri de kaliteyi de önemsemiyormuş...

matematik üzerine yaşamlar

Matematiği bir çok kimse sevmez. Hesap kitap işleri zor gelir, yapamaz ya da uğraşmak istemez. Bir kısım içinse vazgeçilmez bir tutkudur matematik.

Bu sabah NTV'de bir haber vardı, Türkiye'de köyde yaşayan ilkokul mezunu yaşlı bir adam hakkında. Askerde ya da daha önce, tam olarak hatırlayamıyorum, matematik öğrenmiş. O günden sonra da sürekli okuyarak kendini geliştirmiş. Öğrendikleri üzerine yorumlar yapmış. Bugün bayağı bir kitabı okuyup bitirmiş durumdaymış. Evinin her köşesinde matematik problemleri çözülmüş. Şu anda X^3 -3x + 9 = 0 neden onu bulmaya çalışıyormuş. Matematik sevgisi üzerine ilginç bir haberdi. İlkokul mezunu matematik tutkunu Mehmet Amca diye geçiyordu haberin başlığı...

Aşağıdaki linkteki videoda çarpmayı değişik bir şekilde göstermişler. Belki bunlardır insanları cezbeden...

http://www.glumbert.com/media/multiply

www.uspayi.com